4 Nisan 2012 Çarşamba

suskunluğumun sabrında...


Durgunluğumun sessizliği şaşırtmasın seni ve bu dinginliğim değildir cevapsız kalışlarımın ardında bu olanlara kör kaldığım…
Soluksuz çabalar eşliğinde kaybolur pinokyonun tahta burnu, kolları vede bacakları…masallar kadar yalandır yanındaki kahramanlar ve eylemleri, dokunuşları ve içtenlik bir geçicilik ve zamanı kurtarıştır.Döndüm , döndüm başımın ve vücudumun döndüğünce belki esintimin kuvvetiyle etrafımdakileride döndürebilirim ve olağanları değiştirebilirim, kaybettiklerimi geri getirebiliirim…Önümde duran gözlerde gece ve yalan dünden kalan bir yansımadır ve üzerimden atamadğım gölge adımları içimdeki tüm tatlılığı zehirden bir bakışta bırakır ve kaybolurum yalanlarında vede karmaşasında…Ve bunlar olup biterken susukunluğum mağlubiyetim değildir ne kabullenişim, suskunluğum; başlangıç sonun takibinde, son nefesim içimdekileri çıkarmada yardımcı olacaktır…
Bitişler ve yeni bir adım benim için ışıktan bir kapı olacaktır, geride bıraktığım mutlu gülümsemeler içinde birkaç asık yüz ve niyetinde hep saklanan kötü amaçlar bırakmıycaktır beni.Askılık ardından gölge elbiselerime kadar işler olduğunca canımı sıkar bu durum ama zaman büyük bir erdemi getirir, dinginliğin sabrında soğuk kalışları yüzümün anlatır küçüklüğünden kaçamayan çöpçatan birkaç insanı.Her zaman düşündüğüm gibi ölüm, her zaman düşündüğün gibi ölüm seni sadece yok edicek ve birkaç ölüm çoktan gerçekleşti önümde, sıcacık nefesimde…
Öfkem, öfkem bir avuç insana, sabrımın sınırına, önümde duran anlamsızlığa, ve sonunda sende benim gibi ölüceksin…03.04.2012