8 Mart 2011 Salı

Ve Ruh doğdu ama öldüde...

Yaşıyoruz ya işte, sahibi olmadığımız toprak gezegende.Duraksıyoruz bizim olmayan zamanda, ve aklımızda onca karmaşa arası bir doruk noktası, aşık oluyoruz ya bir daha    bulamadığın, nedir dokunurcasına et ile kemik, efsaneye göre çamurdan yapılan.Geçemediğim aklımın ötesine aslında her defasında dokunurum gezip gezip geri dönerim kahin sözlerinden.Anımsadığım her renk bir zaman kurmacası, sanki çamurun yalanları.Ya doğruysa inanmadığın çayırlar ve tepeler, misafirliğin  nedir yeşile, doğa tamamlayıcılarına, nedir düşünceden yoksunların sana bağlayıcılığı.Farkındalığında olmadan rüzgarın penceresinden geçer bir adem elmasında biter dünya gezegeni, ya bu değilse yeniden ve yeniden, neyi değiştirebilirsin senden ve zamandan geçmiş olanı, ve yerinde bir ev sahipliği seni yüreklerde bırakır düşünceden yoksun olan gözlerde.Kalmak yeterlidir içindeki kutsal mekanda.Kalabalık bir kum tepesi saklar, seni kendi sesinden çünkü bilir sesler yüreklere, yürekler bedenlere, bedenler ruhlara aittir, korur seni içindeki belirsizliklerinden ve sakın sunma aşkını agacın gövdesine ve ellerine sunmadan öncesine.
ve sakın durma düşlerinde
ve düşüncelerinde
gitmediğin yer kalmasın
zihninde
ki gitmek yürümek midir
gerçekler bilinmeli midir
 ve ruh doğdu
ama öldüde...
01:33   08.03.2011

Hiç yorum yok: