8 Temmuz 2008 Salı


Yapmak istediklerin,amaçların,yaşamında ve uyurken daldığın rüyaların,insanların yüzleri,en sonunda yazdığın sayfaların bile soğuk oluşu işte o ufacık simsiyah,kapkara,alabildiğince karanlık noktayı dolduran bunlar mıydı sonu getiren.
Yanılgının yeri olmadığı duygularım bana ihanet etmek üzereler.
Aslında soğukkanlı olmaya çalışıyorum…
Belkide TANRI 'dan çok fazla şey istemişimdir.
Bir yol var ama o yolu bulamadıkça hiçbir önemi yok.
Hiç düşünür mü insan ağlarken üşümeyi…

Devam etmek , devam etmek sonuna kadar gitmek peki ya sonunda… olabilecekler?
İçinde yarattığın her şeyin gözlerinin içinde yanıp kaybolduğunu görmek…
Ulaştığın onca şey varken içinde bulunduğun karamsarlık niye…
Ölümün bile sonu var.
Şeytan gibi düşüncelerinden arınamadığında suçlu niye şeytanın ta kendisi ki,işte irade eksikliği bu olsa gerek.
Nereye kadar gitmesini istersin ki…
İnsan hüzünlerini israf yönünde kullanmaya bayılır.
Duygular ,hisler soğuklaşır,donar,kuraklaşır,hepsini bir anda içine alır,adeta görünmez kılar sis, onları.
Kırılır giderler göremez olursun,duymaz,hissedemez olursun.
Tek bir dal görünmez olana dek kaybolur.
İşte kemiklerinin ruhsuzca yerde yatışında sana eşlik eden,yanına son gelen akbabalar.
Onlarsa senin yaşamın içindeki tüm hatıralarını içinde sakladığın, gözlerini senden alıp giderler…
İşte hayat bunun için yaşamaktır…
Hep karanlık bir yol ama bomboş,kararsızlığın ta kendisi seni bulduğunda,inançların sana ihanet ettiğinde,değerlerin senden ayrıldığında,yapman gerekeni nasıl bilebilirsin ki?
Karar zor ve paylaşılmaz bir hüzün…25.12.07


Ak ak açan o yapraklar solmaya başladığında,yeni umutların başlangıcı mıdır bilinmez.Peki illaki solması mı gerekir...Hayatın o alınganlık yaptığı dönemlerde insanın yaşamında ne için arziyet etmesi onu hangi o sımsıcak güneşin açtığı beyaz bir günde hüzne boğması gerektiğini kabul edip,kendi hayatınızda buna göz mü yummalısınız...
Yok hayır ,güneşin mi ayı takip ettği yoksa ayın mı güneşi takip ettiği bilinmez bir oyun değil bu.Bu sadece bir tiyatro.Bu tümüyle TANRI'nın sahibi olduğu bir sahne ve bunu ne kadar iyi oynadığınız önemli değil yaptığınız şeyin içine ne kattığınız önemli.
Sen olduğunda çözülen her şey... Bin derdin biri seni güldürür;ama biri senin ruhunu öldürür!Çözersen hayal edebildiğin sayfalarda,silersin aklın olabildiğin silgiyle bütün yanlışlarını ama hep doğrusunu gördükçe!İşte o zamanki tat yaşamın içinde olduğun cennet,belkide sadece senin olan cennet.

Belki ölümün bile kendine ait bir ruhu vardır.Dökülürken yapraklardan sonbahar ağlamak niye kii?
· Her zaman zamanı gelince usulca gelmiş, yaşamımızdan usulca geçmiştir.
· Son bir bakış gözlerinin içinde ,hayat bahçendeki yaşamların hepsi işte o an onların nedenlerini sorgulamanın faydası ne…
· İşte onca zaman ve tek bir düşman fazla değil tek bir düşman sen ve ölüm.Peki diğer taraf ,amaçlarınız oraya ne kadar yansıyabilir ki.
00:17 07.01.2008

Ölüm, içinde bulunduğumuz yaşam için zoraki bir kural.Peki insan neden bu kadar karamsarlığa düşer ve üzülür? Ölüm korkusuz basit bir kapı ama diğer tarafa geçiş bir sunum olsa gerek;hayatınızda neyin doğrultusunda attığınız adımların sunumu.Bence ölüm hakkında olması gerekense,babalar evlatlarının ölümünü görmemeli,anneler evlatlarının ölümünü görmemeli.Krallar oğullarının ölümlerini görmemeli... 10:30 21.01.08

Ağaçların hafifçe yüzüne çarpan o yağmur bulutları öyle tatlı görünürki bazen…
Hafif bir sis var havada.Aynı insanların umutları gibi.
Niçin çabalarsan çabala görmek bazen imkansızdır ilerisini.
Bazense bu yaşamda büyük bir kaya parçası gibi kıpırdamadan kalırsınız,içinizde onca şey varken.
Yalnızlık hiç sormadan insanlara uğramaktan çekinmez.
Elinizdeki sihirli değnekle ne istediğinizi siz bile bilemizsiniz bazı zamanlarda.
Ne zaman bitmesisini istersiniz ki hayatın…
Ömür silginizdeki o kesitleri hangi kalem yapmıştır bilinmez.
Damlaların yeryüzüne düştüklerinde çıkardığı o her ses taneciklerinde,yaşamak ve yaşamamak arasında seçim yapamayan o kalbiminiz kaç kere atar bilinmez.
20.05 01.05.2007…




Hayat benim hayatım onu içtiğimde,vücudumda
yararlı yararsız hücrelerimde dağılırken kime neki benim içtiklerimden.Hepsi benim doğru olan da,doğru olmayan da.
Olmamalı biliyorum ama ben neyim…
Hiç ayrılır mı insan kendisinden.Neyin, nelerin ortasındayım.
Baksana bu benim oyunum olmamalı.
İşte bu on numara benim babam,bu benim babam demek için nelerini vermezdi ki gözlerinde damlalar içinde ne hayatlar saklayan o çocuk.
Ben körden iki gözü olan aptal bir çocuğum.
Heralde ben çiftçi olsaydım hasat zamanında tarlayı duygularım eşliğinde keser ve sonra insanlar aç kalır,tarlayı yukarıdan göremiycekleri için beş para etmezdi.
Peki hislerim, duygularım gerçekten bir değeri yok muydu.
İnsan kendi duygularına TANRI’dan önce yargı getirebilirmi.
Amaç içinde bulunduğunuz,yapmakta olduğunuz değeri var yada yok ortaya koyduğunuz ruhsuz bir çabamı bu.
Yoksa her şeyi,tüm ne varsa her şeyi bir kenara bırakıp aynı O’nun gibi''hadi durma koş arkandayım'' demesini mi isterdiniz hayatın.
Yinede bu hayata inanıyorum ben…
23:00 31.01.2008…


Onca seçim yapmak zorunda kalırsınız ki hayatınızda.
Seçiminizi yaptığınızda bu seçimi yaparken hangi hiç aralamadan,arkanızda kalanlara ufak bir bakış dahi atmadan girdiğiniz kapıdan çıkmamanızı kim garanti edebilirki.
İnsan amaçlarındaki kararsızlığının, ne de önünde ruhsuzca duranların neden amacının tam ortasında durmakta olduğunu,her şeyin sonuç kısmında geldiğin noktanın doğrumu yoksa yaptığı yanlışın kaybettirdiklerinin tam ortasında anlayacaktır.
Anladığı zaman kendi hayat hikayesinde bitirdiği bu bölümde kazandığı her şey, kaybettikleri…
Düşen onca yağmur damlası arasında hangileri hislerine çarpar,hangileri seni ağlatır.Nereye kadar izin verebilirsinki onlara…
Bölümün sonuna geldiğinde kazandıklarının yanındayken, eğer kaybettiklerin değerlerinse işte o zaman diğerlerinden farksız kalırsın…
16:35 06.02.2008…


Sararmış yapraklarında harfleri hala bir çabayla barındırmaya çalışan o eski defterler…

O hafif kahverengi toprağı üzerinde koşuşturan küçücük ayaklar. Ağaçların beyaz pembesiyle açan ilkbaharın gelişi.
Ağacın dalından ince bir halatla sarkıtılan tahtadan yapım bir salıncak.
Ufak bahçesinde yürüyerek patikalaşmış bir yol, etrafında ufacık çiçekler.Yan tarafta duran üstü kapalı bir boşluk var bahçeyi gören.Tam orada tahtadan bir masa etrafında gevşemiş vidalarıyla duran sandalyeler, ilk baharın ılık sabahlarında, sıcacık yaz sabahlarında kahvaltı için hep oradalar.Ne heyecanlar, ne sevinçler, ne hüzünler gördü o ev.Ne ilkbaharlar ne sonbaharlar gördü o ev.
Peki ya şimdi…
Bahçenin içindeki o dar patika, üstünden geçilmeye geçilmeye kaybolmuş, o ufacık çiçekler yok artık.Ağaçlar kışın onlara sunduğu yağmurla hayatta kalmaya çalışan, hala o görünümünü zorda olsa korumaya çalışan tek varisler.Artık ne sandalyeler var ne de tabakların bayram yaptığı masa.
Duvarlarında bir hüzün var artık. Göz kapakları yok pencerelerinin, eskimiş gazeteler,kartonlar var artık.
Ev hep üşümekli artık , ev hep ağlamaklı.
Etiyle, kanıyla, ruhuyla onca şeyi paylaştıktan sonra ödülü bu muydu?
10:20
12.03.2008

Gün her zaman ki gibi aydınlığa kavuştuğunda,hayata dair yeniler öğrendikçe hep geriye dönmek hiç ilerlememek yüzyıllar öncesine dönmek,sadece insanoğlu için yaşamak istiyorum.
Bu kargaşalığın içinde bu inançsızlığın nedeni nedir hiç anlayamadım.En sonunda amaçsızlığın yolunda ayaklarımı hiç yön vermeden bıraktım öylece.Bu kadar mı…hiç bilmiyorum.
Hiç düşünmemeyi öğrenmeye çalışıyorum.Ne zamana kadar?
Onca inandığın şeyden sonra güvendiğin hiçbir şeyin kalmaması.
İnanman gerekenleri nasıl kestirebilirsin ki.
Yazık ,yazık sadece yazık .Verilen bu yaşama şansı bunun içinmi.
Anlamak zor da olsa çabalamak önemli.
Bilmem…Dokunuşlar ne kadar etkili.Sanırım en iyisi kepenklerini bu hayata kapayıp gitmek. 23:45
16.03.2008

Hislerimde soğuklamanın eşiğindeyken kim ne yapmamı söyleyebilirki bana.Tekilliğin sınırındayken diğerleri beni nasıl düşünebilirki.Hayallerimi dört duvar arasına nasıl sığdırabilirsinki.Tamdan eser hiçbir güven yok içimde.Hiç önemi yok gibi güneşin.Hep karanlık olsun farketmez.Körlüğüm işte bu safaya kadar geldi.Yüzlerinde hep yalandan suratlar.
Hayatımda son durak gibiyim.Göremesemde ilerisini hiç gitmek istemiyorum.İçimdekilerin ışığı bir anda sönüverdi.Sanırım o da anladı amaçsızlığın mücadelesini.Hayallerimin üstüne tek bir yağmur damlası yeter.O kadar uzaklara gitmeye gerek yok ben tam burada hayallerimin tam ortasındayım.Mutlu olmayı unuttum.Babamın elini tutmayı çoktan unuttum.Korkularım masallardaki canavarlar değil, korkularım insanlar.
Soğuk hiç önemli değil,hayallerim buz gibi zaten.Güneşin, sıcacık yüzünü hissetmeyi unuttum.Tel tel döküldü içtenliklerin hepsi,yerinde değil artık olması gerekenler.Gölgeler,karanlıklar,güneşin açtığı hiçbir yerde yokum artık…Yapayalnız düşünceler içindeyim.22:03
17.03.2008…

2x…
Hayat felsefesi gibi bir şey…
İkiyi oluşturan birlerden bir tanesi nesnel olarak ya da düşsel olarak evrende gerçeğe yakın olarak kabul edilen.
İkiyi oluşturan birlerden diğeriyse gerçeğe yakın olarak kabul edilene, onun hakkında bilinmeze dair yorumlar, olması gerektiğine inanılanlar , olumsuz düşünceler.
Peki insandaki durmaksızın devam eden bu merak , neden bu ileriye gitme arzusu.
İşte ikinin yanındaki X ise insanların olumsuzluklar üzerine kurduğu tüm çabalar sonucunda dahi olsa gerçeğe yakın olan hakkında hiçbir zaman öğrenemeyecekleri.
Yani yaşarken gözlerinizin içinde yansıyan görüntülerin hepsi birtek kendizin göebiliceği bir ayna.
Gözlerinizin içinde onca yansıma varken aralarındaki doğruları görmen zormu.Peki bu seçimi yaparken ruhsuzca gelmesi gereken günü bekleyen kemiklerin bilgilerine ihtiyacın var mı…
Odak noktan öyle olmalı ki her yanlışa , her doğruya kendi duygularının yansımalarını gönderebilsin, onların hangi değerde olduğunu anlayabilsin.
Her yerde alıntılar var hislerinden.Tek bir görünüm yok aklında belki ama gönderdiğin o karşılıklar aklının içinde nesenel bütünlüğe yakın.İfade ederken bir bütünlük yok ama sizi o düzleme itenler hep yansımalar .Doğru yada yanlış.
Sanki gerçekliği hiçbir zaman oluşamayan 2’nin yanında duran X gibi. 23:11 21.03.08


Açık yada değil.Belkide aralı , olması gerektiği gibi.
Hangi durumunda olduğu önemli değil, neyden yapıldığı önemli değil.Önemli olan kapının şu an ki durduğunuz tarafıyla diğer tarafı.Önemli olan oradakilerle durduğunuz yerin uyumu.Uymayanlar olduğunda diğer tarafa uyumu sağlamak için durmakta olduğunuz zaman dilimindeki size ait olanları bırakır mıydınız…

Kapıyı çekip gittiğimde kapı hiç kapanmadan öylece , sonuna kadar açık kalıvermişti.Üzüntülerim ne arkamdaydı ne de önümde.Hayatın rüya kısmının tam ortasında kalıvermiştim.
Adım atmak istemiyor muydum yoksa atamıyor muydum,olanların farkında bile değildim.Donukluğum tam orda başlayıvermişti.Geri bile dönemedim.Hiç değişmez diyebilir misin….Bıraktıklarım tek bir fısıltıyla yeniden aynı yerindeler sanki beni hiç terk etmemiş gibi.

Mavi yeşil sokaklarda gezinirken su oldukça bulanık.
Pencereden , diğer tarafta ne olup bittiğini kestiremiyor insan.
Sokaklardan birinde tırnaklarını gitarın teline her dokunuşunda,adamın hayat diye bağırdığı bariz belli.Başka bir sokaktan geçerkense ileriye doğru derin bir bakış var ,bakarken görmek istedikleri değilde önünde hep çelişkiler var.
Yaklaştıkça korku nedir bilmek istemezsin, yalan nedir tanımak istemezsin.Küçük hayaller her yerden yırtınırcasına bağırmakta.
Kolayın diğer tarafı var ama zorun diğer tarafı yok.
İçindekileri bilmeni engelmene gerek yok zaten hep içindesin sadece dışa vurumu zor.Üç doğru bir yanlışı silseydi yaşamımdan hayata sonuna kadar asılırdım.
07.06.2008. 14:22
Sıkmam canımı nezarathaneler için,banane insanların hapislerinden,sevgilerinden…kimse arkasından dönüp bakmasın…Hele hiç gülümseyerek hoşça kal demesin bana.Herkes sadece kendini sevsin.
Aslında kendinle savaşırken yaptığın tepkiler,gecenin karanlığında dışarıya çıkıp yıldızlara doğru Tanrı’m nerdesin!gibi haykırmaktan başka bir şey olmasa gerek.
Ne varsa o an çıkartıver içinden aşktan başka, o kalsın bir gün mutlaka onunda zamanı gelir.Umutlar,sevinçler,hatalar,göz göre göre yaptığın yanlışlar,kimse kalmadığında yalnızlık bu muydu diye soracakmısın kendine.
Hayat ve hayal insanın ne kadar çok reaksiyonu vardır bu ikileme.Gerçeğe duyarlı hislerle yapmak istediklerinizin bileşimi.
Pencereyi hiç kapatmamak o ana öylece durup bakmak öylesine bakmak ki saçların sakalların ağırasıya kadar bakmak.Gelmesini istediğin, onun için neleri göze aldığın, gecelerini kaybettiğin,gelip geçmesi bu kadar kolay bir an içinmi.
Gördüklerimden değil mutsuzluğum, duyduğum inançsızlıktan, hissedemediğim güvenden.İkinci evim bunlar.
Herkes gibi doğduk , herkes gibi büyüdük, herkes gibi öğrendik ama herkes tek başına hissetti. 01:37 27.06.20008







Küçük bir kız çocuğu
Tam olarak farkında değilim hayatın.
Sevgiden yana bir sürü hayalim var.
Karamsarlığa hiç yer yok içimde.
Tek hedefim kendi maratonumu bitirmek.
Sokakları dolaşıyorum her kapıdan ayrı bir fısıltı…
Hangisine kulak versem diye şaşırdım.
Tam o zaman canım annemin söyledikleri aklıma geliverdi’’biz toprak anaya misafirliğe uğradımızda sakın sokaklarda gezinen fısıltılara aldanma’’deyişi:Evet buldum! diye bağırdım içimden geldiği gibi.Anlamıştım o an , tamamen yalnız kaldığımda kendi düşüncelerim benim her şeyimdi.
Aralara girmeye çalışırken hava bile sıkıştı, insanlar nasıl sıkışmasın bu kalabalıkta.

Duyguların çapraz bir dağılımda, hislerin anlamsızca yollarına yön vermekte.
Kendinse gözlerinin gerçeklik payını ortadan kaldırdığı bir yoldasın.Neyin amacında olduğunu bilmeden attığın adımlar, iradenin olmadığı sorumlulukların, bir anda olup bitenler,sanki amaçsızca bakışların arasında kayboluşun,eski plak kaplarının üzerinde yazanların, sana geri dönüşü olmayan zamanı hatırlatışı…
Parça parça, nefes nefes kabullenmektense, tüm ne varsa olduğu gibi içinizden istediğiniz gibi etrafınıza saçmak , içinizde tek bir parçasını bile bırakmamak, sanırım bazen en doğrusu bu.
İnsan kendini onca şey varken artık oracıkta saklamamalı onları, yok saymayı denememeli.Kendi içinde gördüklerini inkar etmemeli.
Beklide bazen hayatınızda önemli olanları unutmamalısınız yada öyleymiş gibi davranmamalısınız.
Peki aşk nedir bilmelimi insan,devam etmelimi,sahip çıkmalımı yoksa olması gerektiği gibi öylece bırakıp gitmelimi…
Bazen susmakmı yoksa susmamakmı bu ikisi arasında iyi bir seçim yapmak size kördüğümde saklanan korunaklı değerleri kazandırabilir. 22:08 29.04.2008

Tarihin kesinlikle tekerrür ettiği yalan olmalı.Evler hep eski balkonlarını yenileyemezsiniz.Sanki insanların ruhsallığıyla korunan canlılar gibiler.
İnsanlarda aslında hep aynı sadece ufacık bir fark var ruhlarının kılıfları değişmekte.İnsan bir şeyleri zorlamamalı, o kendisi benim diyebilmeli.Önemli olansa onca insanın arasında taş gibi durabilmek.öyleki bu kababiyetle bile bir şeyleri öğrenebilmek, bir şeyleri öğretebilmek…30.06.2008

Hiç yorum yok: