8 Ocak 2009 Perşembe

Rüyalarım...


Kaybolan bir yüz görüyorum,unutulmuş bir Tanrı inancı gibi.Sanki umutlar tükenmek üzere,aynı gelip giden adımlar,ısıtmaya çalıştığın el senin ki.Hissedememen için hiçbir neden yok.Kimselere özel bir hisle bağlanmamışsın gibi git…Aslında kalmak istediğin yer burası ama soğuklar buradaydı.Düşünmemek için her şeyi yapıyorum,sonunda yine biliyorum ki güneşim kaybolur.
Tepenin birinde bir mezar yaptım kendime umutlarımı,anılarımı,sevinçlerimi,gözlerimi gömdüm içine ve sımsıkı sardım.Ordayım içinde ve her gün yeniden aynı rüyayı görüyorum.
İnsan çıkmak isteğini bir kenara bırakır ve hep orda kalır.
Neyi unutmalısın ki yüzünde kaybolanlardan başka.
Yatağıma yatar ve düşünürüm uyumayı sanki hiç uyumamışım gibi rüyalar görmemişim gibi.Hep yeniden doğarım güneşle umutlarıma ama gece biterim yine çünkü rüyalarım başlar.Çünkü rüyalarımda hiç ağlamam ve tüm mutluluklarla,güzelliklerle sevişirim.
Yaşlı bir kapım var aslında sadece adı öyle yoksa yaşlı filan değildir.
Ama insanlar hep nankördür.Bilinçaltı bir rüya,sanki zorlayan bir el gibi.Çatalında ne küf var ne de bozulur.Ne kadar parlak olsa da tutmadım hiç sapından.
Ahvali bir resim duvarı ve her gün yağmur yağar tertemiz olur ama satar insan dualarını.
Sözlerimdeki şarkılar aslında rüzgarın söylediği şarkılarla aynı ve bronte’nin Uğultulu Tepeler’indeki uğuldayan rüzgar gibiydi.
Ve rüyadayım…02:01 08.01.2009

1 yorum:

Adsız dedi ki...

satır aralarında seni görmek?